Basın yayın organları ve sosyal medyada sık sık rastlarız amir memur sürtüşmesine. Bazen bir daire amiri ile memuru arasında bazen okul müdürü ile öğretmen ya da müftü ile imam ya da müftülük personeli arasında yetki sınırlarını aşan tartışmalara.
Son yıllarda kaymakamlarla ona bağlı daire müdürleri arasındaki tartışma ve yetki sınırlarını aşan, hukuk ve ahlaki sınırları yok sayan, etik olmayan kavga ve dövüşlere de şahit olmaya başladık.
Kayserimizin bir ilçesinde kaymakam ile ilçe milli eğitim müdürü, başka bir ilçesinde kaymakam ile ilçe müftüsü arasında sürtüşmeler halen tazeliğini korurken başka bir kaymakamın karıştığı sürtüşme haberi Diyarbakır'ın Kulp ilçesinden geldi.
İddiaya göre geçen cuma günü Kuba Camii'nde cami imamı Mahsum Koçağa'nın cuma hutbesini eksik okuması üzerine camide bulunan ilçe Kaymakamı Burak Akeller eksik okunan hutbeyi eksik okumaması için kürsüdeki imamı yüksek sesle uyarmış ve devamında imam hutbeyi eksiksiz olarak yeniden okumuştur.
İddiaya göre cami cemaatinin dağılmasından sonra camiden ayrılmayan Kaymakam Burak Akeller imam odasına geçerek korumalarından imamın yanına gelmesini istemiş yine iddiaya göre imama sen niye hutbeyi eksik okudun, sen terörist misin diye ithamda bulunmuş imam Mahsum Koçağa da “Ne münasebet benim babam korucu, kardeşim polis memuru böyle bir şey olamaz.” Diye karşılık vermiş Kaymakam odada kamera olup olmadığını sormuş olmadığı söylenince imama sarık ve cübbesini çıkarmasını söylemiş ve mikrofon çubuğu ile imam Mahsum Koçağayı yüksek sesle azarlayarak ve imamın vücudunun muhtelif yerlerine vurmaya başlamış ve daha sonra camiden ayrılmıştır. Kaymakamın ayrılmasından sonra imam Mahsum Koçağa sağlık kuruluşuna giderek darp raporu almış ve Kaymakam Burak Akellerden şikayetçi olmuştur.
Aynı zamanda Diyanet Sen ilçe temsilcisi olan imam Mahsum Koçağa’nın başına gelenler kamuoyuna yansıyınca Memur Sen Diyarbakır temsilciliği ve genel merkezi devreye girerek İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Valiliğinin olayla ilgili soruşturma başlatmasını talep etmişlerdir.
Bundan sonra bazı kaymakam ve sendikaların, siyasi partilerin kaymakama sahip çıkan, Memur Sen yöneticilerine ve imama sataşmaya başladıklarına, bazı sendika ve sivil kurumların da imama sahip çıkarak kaymakamı suçlayan beyanatlarına şahit olduk, olmaya da devam ediyoruz.
Olayın hukuki yönüne bakarsak kaymakam, vali veya başka devlet görevlisi amirlerin memuruna hakaret onu etme darp etme yetki ve sorumluluğu yoktur. Memurların da imamlar dahil görevlerini doğru ve eksiksiz yapma mecburiyet ve sorumlulukları vardır.
Kaymakamların, valilerin ve idari amirlerin görevini yapmayan memurlar hakkında soruşturma açma, savunmasını isteme, yargıya şikayette bulunma hakkı vardır. Ama asla memuruna hakaret etme, kaba davranma sen terörist misin, eşkıya mısın, hırsız mısın gibi rencide edici sözler söyleyip hakarette bulunma hakkı yoktur, olamaz da.
Kaymakam dahil amirler hukukun ve anayasanın koruyucusu olup asla nefis, ön yargı ve siyasi anlayışlarını görevlerine yansıtamazlar, yansıtmamalıdırlar. Aynı şeyler devlette görev alan tüm memurlar için de geçerlidir.
Merak ediyorum ülke insanımızın en çok birbirini sevmesi, sayması, birbirine kenetlenmesi gereken bu zamanda ön yargılarını yenemeyen yetkililerin görev aldıkları devletin kanun ve emirleri gereğince ön yargı ve siyasi anlayışlarından olan bu tür kaymakam, bürokrat ve memurlar nerede yetişiyor, bunları kim yetiştiriyor. Unutmayalım hukukun yok olduğu yerde kaba kuvvet ve despotluk devreye girer.
Hele hele geçmişte olduğu gibi siyasi anlayışını görevlerine yansıtanlar ve ona yakın duranlar dayanışma içine girerse yeni paralel yapılar oluşur. Aman dikkat devleti idare edenlerin buna asla fırsat vermemesi gerekir.