Kurtuluş savaşından çıkan ülkemiz Cumhuriyetin ilanıyla beraber savaşın yıkıcı etkilerinden uzaklaşarak, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak için hızlı bir şekilde sosyo-ekonomik kalkınma hamlesine girişmiştir. Bu noktada en büyük organizasyonlardan birisi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün çağının çok ötesinde çılgın projesi olan ve kendisi tarafından “sosyal adalete çok önem veren, aynı zamanda her anlamdaa üretken bir ekonomiye sahip Sümerlerden” etkilenerek “Sümerbank” adı verilen devrim yaratan sanayi akademisi olan “yatırım bankası ve bez fabrikası” kurulmuştur. O yıllarda Avrupa'da toplama kampları ve gaz odaları kurulurken Anadolu'nun bağrında bu ve benzeri pek çok sanayi tesisi kurulmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Her Fabrika Bir Kaledir” felsefesinden hareketle kurulan Kayseri Sümerbank Bez Fabrikası Sovyetler Birliğiyle yapılan işbirliği (Türk-Rus işbirliği) çerçevesinde ve Sovyetlerden alınan krediyle “iplik ve kumaş” üretmek için inşa edilmiş, 1934-1999 yılları arasında faaliyette bulunmuştur. Bu amaçla Rusya'da Turkstroy devlet firması kurulmuştur. Hatta Türk tarafı aldığı kredinin parasını sebze-meyve ve narenciyeyle ödenmiştir. Kimine çok ilginç gelecek olsa da bu kredinin faizsiz olduğu yönünde de bilgi mevcuttur. Sovyetler tarafından işin tamamlanmasının ardından jest amacıyla fabrikaya işletmede herkesin görebileceği yere “çark çevirdiği” tasvir edilen Atatürk heykeli hediye edilmiş, bu heykel 1950 yılına kadar fabrikada kalmıştır.
Bu akıllı sosyal fabrika her yönüyle çağının çok üstünde düzey bir projedir. Düşünün ki; çok geniş bir alanda batı mimarisine sahip tasarım özellikleriyle sıra dışı bir sanayi tesisi kuracaksın, çok sayıda son teknoloji üretim aletiyle dev makinelerle donatacaksın, 2500 personele yakın sayıda kişiye istihdam sağlayacaksın, personel lojmanı yapacaksın, kreş, ilk-ortaokul, olimpik yüzme havuzu, fırın, market, lokal, sinema, kapalı futbol sahası, tenis kortu, sadece bekar erkeklerin kaldığı bina ve tüm bunların ihtiyacı olan elektriği üreten enerji santralı yapacaksın. Düşünüp hayata geçiren ve bizlere bu büyük mirası bırakanlar nur içinde yatsınlar.
Fabrikanın açılış töreninde bir kız çocuğu Behçet Kemal Çağların “Açılırken” isimli şu güzel şiirini okumuştur:
AÇILIRKEN
Her elde var bir kalem, bir pergel, balyoz sapı
On Dört Milyon emekle yapılıyor bu yapı.
Ne gösteriş, ne taklit, ne özeniş inkilâp
Neler yapmadın ey Türk; bu büyük işi de yap.
Türk insanlık uğruna akın eden, var eden
Türkün medeniyeti, insanı insan eden.
Türkün güneşleriyle Dünya ufku ağardı
Türk olmasa tarihe yazılacak ne vardı?
Ey Dünya yine bizden ders alacaksın yarın...
Sesini duyuyoruz derinden ataların:
"Bu gün sizden hoşnuduz ey Gazi nesilleri
Medeniyet safında en yüksek, en ileri,
Bu çetin parolayı tekrarladıkça sizler,
Geçmiş asırlar gibi saygı ve sevgi gizler.
Gelecek asırlar da büyük Türk milletine
Türk olana mukadder aynı vazife yine.
İnsaniyet örneği, medeniyet rehberi,
Yolunuz açık olsun ey Gazi nesilleri..."
Bu sözü tutmayanı Türk genci yolsuz sayar;
Kanımıza güvenin bekleyin ey atalar!
Ey Dünya Türk'ün ölmez ruhunu öğren tanı,
Baştan başa yapılıp bu yeni Türk vatanı
İmrenecektir bize yer yüzünde dört bucak;
Türk ili gibi olmak darbı mesel olacak.
Türkün yalnız cesaret değil asıl hassası
Medeniyet aşkıyla bir: Türkün Türk olması.
Nemiz eksik eskiden? Damarda var aynı kan.
Kafada aynı şuur, gönülde aynı iman,
İçteki ve dıştaki zincirleri kırmışız,
Biz varız diye bütün cihana haykırmışız.
0 gün de şom ağızlar nemiz varki diyordu..
Yokluk içinde nasıl yaptık imandan ordu;
En mücehhez muntazam orduyu halk eden biz,
Bu gün de başka şeyler yaratmayı biliriz.
Arkadaş geri durma uzaktan çatma kaşı,
İmanına azmine işte bir mehenk taşı:
Var mısın çık meydana, kendini burda göster
Türk gencinin hızını bütün bir yurda göster.
Bunu yurt zaten bilir; öğrensin bütün cihan,
Dünyanın en kudretli kanıdır sendeki kan.
Biz varız; Türk genci var, diri Türk gençliği var.
Bu gün emanet diye kalbimize konanlar,
Bulacaklar buldular en sarsılmaz temeli,
Birleşince bu yerde Türk eli, Türk emeli.
Binbir gencin bu anda bir ağızdan sesi bu:
Bu gün doğan güneşin olmayacak gurubu...
Hedefi gösterecek, yayımızı gerecek,
Bizlere bulut feyzi, şimşek hızı verecek
Halkevleri bu günden büyük yola girecek.
Ne geride kalacak ne yolda duracağız
0 bizi yürütecek, biz onu saracağız..
Gayeye varacağız.
Gayeye varacağız...
Fabrika 1987 yılında özelleştirilmiş 1999 yılında TMSF’ye devredilmiştir. Bu dev yapı 2012 yılında Abdullah Gül Üniversitesi’ne tahsis edilmiş, ardından yapılan tadilatlarla birlikte yine güzel bir fikrin mahsulü olarak üniversite kampüsüne dönüştürülmüştür. Cumhuriyetin kuruluş dönemiyle adeta bütünleşmiş olan bu yerleşke bugün WURI 2023 Dünya Yenilikçi Üniversiteler listesinde 15’inci sırada yer alarak büyük bir başarı elde etmiş, Cambridge, Oxford ve Yale gibi dünyanın en köklü üniversitelerini bile geride bırakan ve listeye Türkiye’den giren tek üniversite, “Öğrenci Hareketliliği ve Ulaşılabilirlik” alt kategorisinde ise dünya 1’incisi sıfatını haiz Abdullah Gül Üniversitemize ev sahipliği yapmaktadır.